VE
Suriye kıralı Ben-hadad bütün ordusunu topladı; ve kendisile beraber otuz iki
kıral, ve atlar ve cenk arabaları vardı; ve çıkıp Samiriyeyi kuşattı, ve ona
karşı cenketti.
2.
Ve şehre, İsrail kıralı Ahaba ulaklar gönderip ona dedi: Ben-hadad şöyle diyor:
3.
Senin gümüşün ve altının benimdir; ve karıların ve oğulların, onların en
iyileri de benimdir.
4.
Ve İsrail kıralı cevap verip dedi: Efendim, ey kıral, söylediğin gibidir;
kendim ve her şeyim senindir.
5.
Ve ulaklar yine gelip dediler: Ben-hadad şöyle söyliyip diyor: Gerçi sana:
Gümüşünü ve altınını, ve karılarını, ve oğullarını bana vereceksin, diye
gönderdim;
6.
fakat yarın bu vakitlerde sana kullarımı göndereceğim, ve senin evini ve
kullarının evlerini araştıracaklar, ve vaki olacak ki, senin gözünde hoş olan
her şeyi ellerile tutup götürecekler.
7.
Ve İsrail kıralı memleketin bütün ihtiyarlarını çağırıp dedi: Bakın, rica
ederim, görün bu adam nasıl kötülük arıyor; çünkü bana karılarım, ve oğullarım,
ve gümüşüm, ve altınım için gönderdi; ve ondan esirgemedim.
8.
Ve bütün ihtiyarlarla bütün kavm kendisine dediler: Dinleme, ve razı olma.
9.
Ve Ben-hadadın ulaklarına dedi: Efendim kırala diyin: Önce bu kulundan istemiş
olduğun her şeyi yaparım; fakat bu şeyi yapamam. Ve ulaklar gittiler, ve ona bu
cevabı getirdiler.
10.
Ve Ben-hadad ona gönderip dedi: Eğer Samiriyenin toprağı ardımca yürüyen bütün
bu kavmın avuçlarını doldurmağa yeterse, ilâhlar bana böylesini ve daha
ziyadesini yapsınlar.
11.
Ve İsrail kıralı cevap verip dedi: Söyleyin ki: Kılıç kemerini kuşanan, onu
çözen gibi övünmesin.
12.
Ve vaki oldu ki, bu sözü işittiği zaman Ben-hadad ve kıralları haymelerde
içiyorlardı, ve kullarına: Saf bağlayın, dedi. Ve şehre karşı saf bağladılar.
13.
Ve işte, İsrail kıralı Ahaba bir peygamber yaklaştı, ve dedi: RAB şöyle diyor:
Bu büyük kalabalığı gördün mü? işte, bugün onu senin eline vereceğim; ve
bileceksin ki, ben RAB’İM.
14.
Ve Ahab dedi: Kiminle? Ve dedi: RAB şöyle diyor: Nahiye reislerinin uşakları
ile. Ve dedi: Cenge kim başlıyacak? Ve dedi: Sen.
15.
Ve nahiye reislerinin uşaklarını saydı; ve iki yüz otuz iki idiler; ve onlardan
sonra bütün kavmı, bütün İsrail oğullarını saydı, yedi bin kişi.
16.
Ve öğleyin çıktılar. Ve Ben-hadad, kendisi ve kırallar, ona yardım eden otuz
iki kıral, haymelerde içip sarhoş oluyorlardı.
17.
Ve önce nahiye reislerinin uşakları çıktılar; ve Ben-hadad adam gönderdi, ve:
Samiriyeden adamlar çıkıyor, diye kendisine bildirdiler.
18.
Ve dedi: Eğer barışıklık için çıkıyorlarsa onları diri yakalayın; ve eğer cenk
için çıkıyorlarsa onları diri yakalayın.
19.
Ve bunlar, nahiye reislerinin uşakları ve onların ardınca gelen ordu, şehirden
çıktılar.
20.
Ve herkes karşısındakini vurdu; ve Suriyeliler kaçtılar, ve İsrailîler onları
kovaladılar; ve Suriye kıralı Ben-hadad at üzerinde, atlılarla beraber kaçıp
kurtuldu.
21.
Ve İsrail kıralı çıktı, ve atları ve cenk arabalarını vurdu, ve Suriyelileri
büyük vurgunla vurdu.
22.
Ve o peygamber İsrail kıralına yaklaştı, ve ona dedi: Git kuvvetlen, ne
yapacağını bil ve gör; çünkü yıl dönümünde Suriye kıralı sana karşı çıkacaktır.
23.
Ve Suriye kıralının kulları kendisine dediler: Onların ilâhı dağlar ilâhıdır;
bundan dolayı bizden daha kuvvetli oldular; fakat onlarla ovada cenk edelim, ve
mutlaka onlardan kuvvetli oluruz.
24.
Ve şunu yap; kıralları, her birini yerinden kaldır, ve yerlerine başbuğlar koy;
25.
ve at yerine at, araba yerine araba olmak üzre, elinden gitmiş olan ordu gibi
kendin için bir ordu düz; ve onlara karşı ovada cenk ederiz, ve mutlaka biz
onlardan daha kuvvetli oluruz. Ve onların sözünü dinledi, ve öyle yaptı.
26.
Ve yıl dönümünde vaki oldu ki, Ben-hadad Suriyelileri saydı, ve İsraille
cenketmek için Afeke çıktı.
27.
Ve İsrail oğulları sayıldılar, ve azık yaptılar, ve onlara karşı gittiler; ve
İsrail oğulları onların karşısında, iki küçük oğlak sürüsü gibi ordugâh kurdular;
fakat Suriyeliler memleketi doldurmuşlardı.
28.
Ve Allah adamı yaklaştı, ve İsrail kıralına söyliyip dedi: RAB şöyle diyor:
Mademki Suriyeliler: RAB dağlar ilâhıdır, ve ovalar ilâhı değildir, dediler;
ben bütün şu büyük kalabalığı senin eline vereceğim, ve bileceksiniz ki, ben
RAB’İM.
29.
Ve yedi gün birbirlerine karşı ordugâhta kaldılar. Ve vaki oldu ki, yedinci
günde cenk başladı; ve İsrail oğulları bir günde Suriyelilerden yüz bin yaya
vurdular.
30.
Fakat geri kalanlar Afeke, şehrin içine kaçtılar; ve duvar geri kalan yirmi
yedi bin kişinin üzerine yıkıldı. Ve Ben-hadad kaçtı, ve şehre, bir iç odaya
girdi.
31.
Ve kulları ona dediler: İşte, İsrail evinin kıralları inayetli kırallardır diye
işittik; haydi, bellerimize çullar, ve başlarımıza ipler saralım, ve İsrail
kıralına çıkalım; belki senin canını sağ bırakır.
32.
Ve bellerine çullar, ve başlarına ipler bağladılar, ve İsrail kıralına gelip
dediler: Kulun Ben-hadad: Rica ederim, canımı sağ bırak, diyor. Ve dedi: Hâlâ
yaşıyor mu? o benim kardeşimdir.
33.
Ve adamlar bunu iyi alâmet saydılar, ve onun ağzından lâfı kapıp: Kardeşin
Ben-hadad, dediler. Ve dedi: Gidin, onu alıp getirin. Ve Ben-hadad onun yanına
çıktı; ve Ahab onu arabaya bindirdi.
34.
Ve Ben-hadad ona dedi: Senin babandan babamın aldığı şehirleri geri veririm; ve
babamın Samiriyede yapmış olduğu gibi sen de Şamda kendin için çarşılar
yaparsın. Ve Ahab dedi: Ben de seni bu ahidle salıveririm. Ve onunla ahdetti,
ve onu salıverdi.
35.
Ve peygamber oğullarından bir adam RABBİN sözü ile arkadaşına dedi: Rica
ederim, bana vur. Ve adam ona vurmak istemedi.
36.
O zaman ona dedi: Mademki RABBİN sözünü dinlemedin, işte, yanımdan gider gitmez
bir aslan seni öldürecek. Ve onun yanından gitti, ve aslan onu buldu, ve onu
öldürdü.
37.
Ve başka bir adam bulup ona dedi: Rica ederim, bana vur. Ve adam ona vurdu,
vurdu ve yaraladı.
38.
Ve peygamber gitti, ve gözleri üzerine bir sargı koyup kılığını değiştirerek
yol üzerinde kıralı bekledi.
39.
Ve kıral geçerken kırala bağırıp dedi: Bu kulun cengin ortasına girmişti; ve
işte, bir adam yana çekildi, ve bana bir adam getirip dedi: Bu adamı tut; eğer
kaçacak olursa, senin canın onun canına bedel olur, yahut bir talant gümüş
ödersin.
40.
Ve bu kulun ötede beride uğraşırken, o kayboldu. Ve İsrail kıralı ona dedi:
Hükmün öyle olacak; sen karar vermişsin.
41.
Ve hemen gözlerinden sargıyı çıkardı; ve İsrail kıralı onun peygamberlerden
olduğunu anladı.
42.
Ve ona dedi: RAB şöyle diyor: Mademki helâke vakfettiğim adamı elden çıkardın,
onun canı yerine senin canın, ve onun kavmı yerine senin kavmın olacak.
43.
Ve İsrail kıralı küskün ve öfkeli olarak evine gitti, ve Samiriyeye girdi.